Bel Fıtığı
BEL FITIĞI (LUMBAL DİSK HERNİSİ)
Omurga birbiri üzerine dizilen ‘omur’ dediğimiz kemiklerden oluşmaktadır. Her omur cisminin ortasında, beynin devamı olan omurilik bulunur. Vücudun çeşitli yerlerinden beyine dönen duyular veya beyinden vücuda dağılan emirler omurilik içerisinde seyreder. Bel bölgesinde her omur cismi hizasından çıkan sinirler de kalça ve bacağa yayılarak, bu bölgelerin duyu ve hareketini sağlar. Omur denilen bu kemikler birbirleriyle elastik özelliği olan ‘disk’ dediğimiz esnek yapılarla bağlanmaktadır. Zaman içerisinde bu esnek yapılar yani diskler yıpranmakta, elastik özelliğini kaybetmektedirler. Böyle olunca travmalar veya yükler ile bu disk geriye doğru taşmaktadır. Yani disklerin jelatin kıvamındaki iç kısmının, daha kuvvetli bir bağ dokusundan oluşan dış kısmı yırtarak, omurilik ve sinirlere bası yapması sonucu bu hastalık ortaya çıkmaktadır. Bel fıtığı, bel (lomber) bölgesinde bulunan intervertebral disk/disklerin fıtıklaşması (herni) sonucu oluşan patolojik süreçtir. Vertebranın hareketi ve yüklenmesine bağlı olarak fıtıkların %95 gibi oranı omurganın L4-L5 düzeyinde görülürken; ikinci sırada görülme sıklığı L3-L4 düzeyi yer alır ve proksimale doğru görülme sıklığı azalarak devam etmektedir (3). Bel fıtığının en belirgin belirtisi bel ve bacak ağrısıdır. Siyatalji şeklinde ortaya çıkan ağrı yürüme, ayakta durma, oturma gibi hareketleri engelleyecek kadar şiddetli olabilir. Bel fıtığı paravertebral kas spazmına, alt ekstremite hipoestezi ve kuvvet kusurları gibi ciddi semptomların görüldüğü bir tabloya da dönüşebilir. Bel fıtığının 30-50 yaş arası görülme sıklığı artmakta olup; 60 yaş sonrası görülme oranı azalmakta, çocukluk çağında ise nadiren görülmektedir. Bel fıtığının özellikle orta yaş, çalışan populasyonda sık ve ciddi semptomlar ile karakterize olması sosyal ve ekonomik sorunları beraberinde getirmektedir.
Bel Fıtığının Belirtileri Nelerdir?
Bel fıtığının en belirgin belirtisi bel ağrısıdır. Hastalar özellikle bel bölgesinde lokalize künt bir ağrı ifade ederler. Bu ağrı; sıklıkla çok rahatsız etmeyen ve uzun süre ayakta kalmak ve hareket ile artan, istirahat ile azalan şekildedir. Etkilenen sinir kökünün anatomik dağılımına ve basının fazlalığına uygun olarak bacağa yayılan ağrı gelişebilir ve gelişen bu ağrı kimi zaman hareketi engelleyecek kadar şiddetlidir. Tablonun aniden kötüleşmesi, bir travma, ani hareket veya ağır kaldırmaya bağlı olabildiği gibi, herhangi bir neden olmaksızın aniden başlayabilmektedir. Bel ve bacakta kilitlenme ve tutulmalara neden olabilmektedir.
Bel Fıtığının Risk Faktörleri Nelerdir?
Bel fıtığına neden olan başlıca etmenler; yaş, cinsiyet, obezite, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı, ağır fiziksel aktivite, travmatik kazalar, iş ve mesleki faktörler olarak sıralanabilir. Bel fıtığının genellikle üretken yaş kabul edilen 30 – 50 yaş arasında görülme oranı yüksektir. Erkek cinsiyetinin risk faktörü olarak değerlendirildiği ve bel fıtığı nedeniyle ameliyat olma sıklığının, kadınlara oranla erkeklerde 2 kat fazla olduğunu belirten literatür bilgisi olmasına ile birlikte genel olarak cinsiyet, risk faktörü olarak değerlendirilmemektedir. Literatürde obezitenin omurga üzerindeki yükü artırıcı etkisi nedeniyle bel fıtığı oluşumunda önemli bir risk faktörü olduğu belirtilmektedir. Sigara kullanımı hemoglobinin oksijen taşıma kapasitesini olumsuz etkilemesi ve buna bağlı disklerdeki oksijenlenme sorunu bel fıtığına neden olan faktörler arasında gösterilmektedir. Hareketsiz yaşam, tekrarlayan vibrasyonel etkilere maruz kalma, uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren işlerde çalışma, haftalık çalışma günü, günlük çalışma saati, bedenen yoğun çalışma bel fıtığı ile ilişkili faktörler olarak bildirilmektedir.
Bel Fıtığında Uygulanan Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Fizyoterapi, medikal tedaviyle birlikte konservatif tedavinin ilk basamağını oluşturur. Aşırı ağrılı durumlarda 3-4 günlük yatak istirahati önerilebilir. Yürüyüş, karın kasları, gluteal bölge ve bacak kaslarına yönelik, güçlendirici ve esnetici olacak şekilde egzersizler planlanabilir. Hastaların eğitilmesi ve özellikle intervertebral disk basıncını arttıracak hareketlerden kaçınmanın öğretilmesi gerekir. Medikal tedavi, fizyoterapi toleransını ve hasta konforunu arttıracağı için, eş zamanlı kullanılması önerilmektedir. Öncelikle nonsteroid antiinflamutuar (NSAİİ) inflamasyon ve ödemi azaltacağı için kullanılabilmektedir. Opoid analjezikler, miyorelaksanlarda semptomatik rahatlama sağlayabilmektedir. Cerrahi Tedavi Cerrahi tedavi ilerleyici motor defisit ve kauda ekuina sendromu acil ameliyat için endikasyon olarak değerlendirilir. Bunun dışında 4-6 haftalık konservatif tedaviye rağmen düzelmeyen inatçı ağrının varlığı ve takip sırasında gelişen ilerleyici nörolojik defisit tespit edilmesi ameliyat için endikasyon oluşturmaktadır. Nörolojik defisit özellikle motor kayıpları içeriyorsa ameliyatın gerekliliği kaçınılmaz olur. Diskin patolojik durumuna göre laminektomi, diskektomi, foraminotomi ve spinal füzyon gibi farklı çeşit yöntemler tercih edilmektedir. Bel fıtığının ameliyatında açık standart ameliyat yapılabildiği gibi teknolojik gelişmelere paralel olarak; mikrodiskektomi ve endoskopik mikrodiskektomi gibi daha az invaziv girişim gerektiren teknikler de kullanılmaktadır. İnvaziv yöntemler ile yapılan işlemlerde ameliyat süresi kısa, doku travması ve kan kaybı daha az, iyileşme ve taburculuk ise daha erken gerçekleşmektedir. Bu gibi üstünlükleri nedeniyle invaziv yöntemler bel fıtığının cerrahi tedavisinde altın standart olarak kabul edilmektedir.